Güzel ülkemizde bişeyleri maalesef yanlış kurgulamaya bayılıyoruz. Çoğunlukla bir ürün ya da hizmeti en düşük fiyata nasıl temin ederiz diye sürekli çaba sarfediyor, işi ucuza kapatarak güya karlı çıkmak adına olmadık atraksiyonlara giriyoruz. Bir şekilde alışveriş yapmış birine rastgeldiğimizde ise, “arkadaşım kazık yemişsin, bak o ürün şurda bu para” şeklinde karşımızdakinin moralini bozmaktan adeta zevk alıyoruz. Adam alışverişini yapmış artık arkadaş, bırakalım da aldığı şeyi keyifle kullansın. Yok olmaz öyle şey, keyfini kaçırmamız lazım bi kere.
Neyse, iş bir logo yaptırmaya gelince de benzer şekilde inanılmaz noktalara gidebiliyor. Bi bakıyorsun herkes logodan ahkam kesiyor, yok logoya şu kadardan fazla para verilmez, yok logo çok önemli bişey değil, yok efendim internette bedava logo siteleri var, falan o kadar çok şeyler duyuyorsunuz ki. Hele bir de şu tipler var.
– Abi biz yeni dükkan açtık giyim üzerine.
– Ooo, hayırlı olsun, logo, kartvizit filan ne yaptınız?
– Tabelacı Hüsamettin abi bize tabela fiyatına logoyu da yapıverdi, oh mis gibi logomuz da oldu,
– Matbaacı Okan abi de kartviziti, faturayı filan halletti sağolsun, işlem tamam.
– Kartvizitteki logo ile tabeladaki logo ve renkler çok farklı olmuş ama,
– Ne önemi var canım, iki tane logomuz oldu kötü mü yani
– Ee, iyi yani, iki logo ve farklı renklerle daha çok reklam olur, daha iyi tanınırsınız mutlaka.
– Aynen bak iyi düşündün.
Şimdi gel de bu arkadaşlara logonun ne olduğunu anlat da dur. Neyse konumuz logonun önemi değil, fiyatı. Logoya ne kadar ödenmeli, ne kadar ödenirse fazla olur gelin hep beraber bu konuya değinelim.
Öncelikle logo dediğimiz şey bi tasarım olarak yapılıp sadece arşive kaydedilen veya tabela, kartvizit gibi birkaç yerde kullanılan bişey değil. Logo, markanızın adı (fonetik olarak markanızın seslendirme karşılığı) ile görsel algıyı tek bir içerikle ve en küçük alanda ifade eden, yazı ve görsel imgelerden oluşan bir mecradır. Örneğin Turkcell markasını algımızda logosu ile birlikte bütünleşik olarak zihnimize kaydetmişizdir. Renk te bu algıda en önemli detaylardan biridir şüphesiz. Özetlersek Turkcell dediğimizde aklımıza lacivert-sarı renkli ve anten ikonuyla oluşturulmuş bir görüntü çağrışır. Tüm faaliyeti ve milyar dolarlık değeri ile koskoca Turkcell’i küçücük bir ad; “Turkcell” küçücük bir görsel şekle (antenli logosu) indirgeyiveririz. Bu algı altına ise tüm faaliyeti, hizmetleri, reklamları, şubeleri, kalitesi, ürün ve hizmetleri vs. her şeyi bir bir yerleşir. Hülasa koca bir Turkcell, küçücük bir logo ile özetlenir, algıya kazınır.
Peki Turkcell logosunun değeri sizce ne kadar eder, bunu nasıl ölçümleyebiliriz? Ya da şöyle soralım, Türkcell’e desek ki, kardeşim sen Turkcell marka adı ile devam et, biz senin şu antenli logonu satın alalım, sen kendine başka bir amblem & logo oluştur. Cidden bu teklif sizce ne ifade eder, ne anlam taşır, Turkcell’in amblemini satın almak ne demek olur, hoş satmazlar o başka ama sattıklarını ve başka bir şirketin bu amblemi kullandığını düşünün….
Diğer bir noktadan konuya değinelim. Sadece Turkcell şube tabelalarını bir düşünelim. Yüzlerce şube ve yüzlerce özel kalıpla üretilmiş kutu harf tabir edilen ışıklı özel tabela. Sizce kaç para eder bu tabelaları yenilemek. Sanıyorum birkaç yüz bin liradan fazla çıkar. Gelelim diğer basılı, indoor, outdoor materyal, interaktif tanıtım görseli ve video, vs. sayın da sayın. Tüm bu şeylerin hepsinden antenli amblemi kaldırıp, yerine başka bir amblem koyduğunuzu düşünün. Büyük ihtimalle birkaç milyon liradan az bedele malolmaz.
Evet gördüğünüz gibi logonun üzerine işletmenizin büyüklüğü derecesinde bir dünya bina ediliyor ve logo bazen milyon, bazen milyar dolarlık bir marka değerini imaj boyutuyla üzerinde taşıyor. Bir bina temeli gibi adeta. Onlarca kat çıkacağınız bir gökdeleni basit sıradan bir temele oturtmak istemezsiniz öyle değil mi. Tamam diyorsunuz ki biz küçük bir işletmeyiz, logoyu bu kadar çok yer ve mecrada uygulamayacağız. O zaman sıradan bir esnaf veya kobi için durumu değerlendirelim. Bugün en küçük kutu harfli tabela 3-5 bin liradan başlıyor. Buna kartvizit, fatura, irsaliye, tahsilat makbuzu, personel kıyafeti, promosyonu, araç giydirmesi gibi çok temel şeyleri eklersek toplamda muhtemelen en az 5-10 bin lira maliyet çıkacaktır. İşletme şöyle biraz büyürse, mesela 20-30 çalışan, birkaç şube veya büyükçe bir imalat vb. alanları olursa, 3-5 araç varsa, bu maliyet 20-30 bin liraları kolayca görecektir. Bugün standart bir yol kenarı totem tabelası 10 bin liradan başlıyor. İşte kıytırık bir işletmede bile logonun üzerine bu kadar bedel ve değer bina ediliyor. Daha geçenlerde bir müşterimiz bir şubesinde eski logolardan yapılmış 3 tane ışıklı pleksi kutu harfli tabelayı söktürüp yeni logodan tekrar yaptırdı. Söküp çöpe attığı tabelalar bugün bile toplamda 5-6 bin liradan az değere sahip değildi.
Kısaca logo dediğimiz olay o kadar da basit veya kıymetsiz bişey değil, sırf indoor, outdoor olarak üzerine bina edilen şeylerle bile kıyasladığımızda devasa değere sahip olduğu malum. İşe bir de manevi değer yönüyle baksak neredeyse markanın toplam değeri ile yarışacak seviyelere çıktığı da bilinen bir gerçek. Bu bağlamda siz siz olun, logonuza kıymetsiz bir detay olarak bakmayın, bedeli ağır olur, telafisi çok daha pahalıya mal olur.
Bir sonraki yazımızda da işin psikolojik tarafına değineceğiz. O kısımda ezberleri biraz bozacağız. Herşeye en ucuzu, en kelepiri kafasıyla bakanları biraz pişman edeceğiz.
Sağlıcakla kalın efendim.