Prof. Dr. Rengin Küçükerdoğan Hocanın Grafik Tasarım Dergisinde yayınlanan eski bir yazısını istifadenize sunuyoruz.
Kurumsal Görsel Kimlik Logo Etkileşimi
Küreselleşen dünyamızda markalar birbirinden “farklı” olmak ve diğer markalara göre daha değişik, daha çekici görünmek gibi türlü amaçlarla kendilerine bir “kimlik” oluşturmaktadır. Bu son derece gereklidir, çünkü marka ya da kurumlar kimlikleri aracılığıyla tüketicilerin zihninde bir imge, bir bağ ve etkileşim oluştur maktadır. Ürünü ya da hizmeti diğer ürün ya da hizmetlerden ayıran bir karakter biçiminde tanımlanan ve “farklılaştırma”: “değer katma” gibi işlevler üstlenen “marka, söz konusu kimlikleri ile, tüketici ve ürün/hizmet arasındaki ilişkiyi kurmakla yetinmeyerek, tüketicinin satın alma sürecindeki kararlarını da etkilemektedir. Peki markaların, ürün/hizmetlerin “ruhunu”, “özünü” “kişiliğini” tüketiciye görsel göstergelerle aktaran “kimlik” nasıl tasarlanmalıdır? Özellikleri nelerdir?
Kurum kimliği “kişilerin diğerlerine kim olduklarını bildirmek ve onları ürkütmek isteyen bir anlayışla ortaya çıkmıştır. Gemilerinin yelkenleri üzerinde ürkütücü kuşların resimlerini taşıyan Vikingler, savaşta ordularını kalkanlarının üzerindeki haçlar ve kartalllarla yöneten krallar, kullandıkları simgelerle bir yandan yandaşları tarafından tanınırken, diğer taraftan da karşı tarafa mesaj göndermektedir. Tarihin başlangıcından beri belirleyici olan kurum kimliği gemilere, yolcu vagonlarına, giderek demiryollarına, otobüslere ve hava yollarına kısacası her türlü ulaşım aracına uygulanmıştır” Ulaşım araçları ile başlayan kimlik tasarımı süreci ise günümüzde, her kurum ya da marka için “tanınmayı”, “ayırt ediciliği”, anımsanırlığı” sağlayan önemli bir etmen olarak görülmektedir. Bu bağlamda da, markanın ya da kurumun kimliğinin tüketici açısından “anlaşılır”, “algılanır” olması ve onunla “etkin ve etkili biçimde iletişim kurabilmesi” gerekmektedir.
Sonuçta bir kurumun kimliğini tasarlamak, yukarıda sözünü ettiğimiz nedenlerden dolayı son derece titiz ve detaylı bir çalışma gerektirir. Çünkü bu kimlikte, dilsel ve görsel göstergeler aracılığıyla, ürün/hizmeti tanımlayan, niteleyen bir ad, bir sembol ya da semboller, bir tasarım ve /veya tüm bunların birleşimi bulunmalıdır. Ancak bilinmesi gereken bir başka şey de, marka yaratımında yararlanılan ve tüketicinin zihninde güçlü, olumlu imaj oluşturması hedeflenen bu öğelerin ortaya çıkardığı çağrışımların “soyut” nitelik taşımalarıdır. Bu nedenle kurumsal kimlik bağlamında “anlaşılırlık” ve “açıklık” önemli niteliklerdir. Örneğin, marka ya da kurum adı, markanın asıl göstergesidir ve “bilinirlik” ve “iletişim” işlevi üstlenmektedir; tüketicinin zihninde en çok çağrışım yapandır; en kalıcı olması gerekendir. Markanın adı dışında bir diğer kimlik oluşturucusu ise logo/ amblem ve imza/sloganlardır. “Estetik ve akılda kalıcılık işlevleri üstlenen ve markanın plastik öğelerle görsel aktarımı” biçiminde tanımlanan logolar, kimi zaman yazılardan kimi zaman sembollerden ve kimi zaman da ikisinin bileşiminden oluşurlar. “Tanıtaç” ya da “imlek” olarak da bilinen logo, amblem (sembol-görsel göstergeler) ve logotayp (yazı-dilsel göstergeler) gibi öğelerle tasarlanmaktadır. Ancak söz konusu tasarım süreci, daha önce de belirttiğimiz gibi, son derece çaba gerektiren bir süreçtir. Vardar, bu sürecin bir sanat yapıtının ortaya çıkarılmasıyla eşdeğer olduğunu vurgulamakta ve tasarımın “görünebilir ve okunabilir olması için, inanılmaz derecede basit bir yapısı olması gerektiğinin altını çizmektedir. “Çünkü tüketici markayı ne kadar çabuk okur ve anlarsa (özellikle tüketici kitlenin kısıtlı bir zamanı olduğu düşünülürse) onu o kadar hızlı tanıyacak ve hatırlayacaktır. Pazarlama uzmanları logonun markayı ilk ele veren öğe olmanın ötesinde, muhakkak markanın özünü oluşturan değerleri bir bakışta yansıtması gereği üzerinde durmaktadırlar. Çünkü logo göz açıp kapayıncaya kadar, tüketiciye markanın mesajını iletmekle yükümlü olmaktadır.”
Günümüz rekabet ortamında, geçirilen ekonomik değişim ve dönüşümler, kurumların yaşadığı sorunlar, markaların daha sağlam ve etkili simgesel iletişime önem vermesi ve aynı niteliklerde konumlandırmalar yapmaları gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Ancak böyle bir ortamda kimi kurumlar ya da markalar yaratılan kimlikleri aracılığıyla markalar evreninde tüketicileriyle sıkı bir bağ kurup “tanınırlıklarını sürdürürken, kimileri yitip gitmemek ve silinmemek için kimlik değişikliklerine gitmektedir. Ancak bazen de markalar ya da kurumlar “yenilik”, “değişim”, “farklılık” yaratmak amacıyla kimlik değişimine gitmektedir. Bu tür bir nedenle özellikle logolarını değiştiren marka ya da kurumların “değer aktarımları”, “ürün ya da hizmetle ilgili bilgi verme”, “anımsanma” gibi sorunları bulunmamaktadır. Markalar evreninde dilsel ya da görsel göstergeler aracılığıyla yaratılan görsel kimlikleri oturmuş bu markalar yalnızca kimliklerini pekiştirmek ve daha da “rahat” ve “sistemli” biçimde pazarda yerlerini sağlamlaştırmaktadır. Ayrıca bu tür değişimler, markaya “dinamizm”, “monotonluktan kurtulma” ve hiç kuşkusuz “kendine güven” gibi anlamlar da eklemektedir.
Ancak, bu süreç kolay ve düşünmeden gerçekleştirilecek bir süreç değildir. Görsel kimlikteki markayla “uyum”, “değerler”, “özelliklerin aktarımı” gibi nitelikler kaybolmadan bir yeni tasarım ortaya çıkarılmalı ya da varolan üzerinde düzenlemeler yapılmalıdır. Çünkü kurumun kimliği tüketicinin zihninde yaratılan bir algıdır. Bu algının değiştirilmemesi önemlidir. Yapılan bir düzenleme ya da değişikliğin tüketici tarafından fark edilmemesi en doğru yöntem olacaktır. Çünkü görsel açıdan yaratılan kimlik belli “çağrışımlar” aktarır. Önemli olan belirgin, açık ve farkedilir radikal yeniliklerden kaçınılarak, sembol ya da görüntüsel göstergelerde ya da dilsel göstergelerde ufak değişimlere gidilmesidir. Bu duruma en iyi örnek son zamanlarda logosundaki dilsel göstergeleri kaldıran Starbucks ve Nike markalarıdır. Bu markalar bir başka deyişle logolarından logotayplarini çıkartmışlardır.
“Starbucks ilk olarak Seattle’ın ve ülkenin en eski çiftçi pazarı olan Pike Place Pazarı’nda 1971’de açıldı. Ancak o zamanlarda şirket sadece yerel bir kavrulmuş kahve tesisiydi. 1982’de Howard Schulz şirkete katılana kadar bu iş şirketin temel faaliyeti olmaya devam etti. Howard Schulz şirketin yeni pazarlama yöneticisi olarak göreve başlar başlamaz yerel kafeleri, üst kesime hitap eden restoran ve otelleri her geçen gün daha fazla Starbucks kahvesi almaya ikna etmeye başladı. Markanın dönüm noktası ve kahve tarihçesi yazmaya başlaması 1 yıl sonra Schulz’un İtalya seyahati sırasında oldu. Taze demlenmiş esspresso ve cappucino sunan eski İtalyan kafe bar geleneğinden ilham aldı. kurucularını fikrine bir şans vermeleri konusunda ikna ederek 1985’de Seattle’da ilk kafe barı açtı ve bir İtalyan dokusu. olması açısından ‘II Giornale’ adını verdi”.
İşte Starbucks’in kuruluş öyküsü ve ilk logosu.
1971’de yerel bir kavrulmuş kahve tesisi olarak kurulan Starbucks’in örnekteki ilk logosu, daire formu içindeki logotayp sayısı ve renk farklılığı ile sonraki üç dönemin tasarımlarından belirgin olarak ayrılmış durumdadır. 1971 yılı ambleminde kullanılan sembol ilgi çekicidir: Deniz kızı ‘Siren’ Logoda, Deniz Kızı’na, marka ve ürün adlarını temsil eden logotayplara (dilsel göstergelere) ayrılan alan kadar eşit bir alan ayrılmıştır. Form, “dişiliği” temsil eder; yumuşak ve yuvarlak hatlara sahiptir. İç içe geçmiş iki dairesel biçim ve iç kısımda karşımıza çıkan denizkızı sembolü, söz edilen dişilliğin göstergesidir. Dairesel iki formun oluşturduğu alan boşluğuna döndüğümüzde, karşılıklı yerleştirilen ve simetrik dengeyi sağlayan dilsel göstergeler (logotayplar) dikkati çekmektedir: Coffee, tea, spices (kahve, çay, baharat).
Bu dilsel göstergeler ince, yalın, tırnaksız ve büyük harflerle yazılmıştır. Deniz Kızı figürü ile bu öğeler neredeyse eşit oranda öne çıkmıştır. Ayrıca figür ve dilsel göstergeler arasında renk bakımından da bir uyum ve simetri söz konusudur. Bu durum ise logoya denge ve uyum anlamları katmıştır. Amblemdeki figür de tipografik öğeler gibi ince çizgisel hatlara sahiptir. Özellikle figürün kuyruğu “leke” olarak tanımlayabileceğimiz dokulardan oluşmuştur. Zeminde ve logonun genelinde kullanılan kahverengi ise, adında da belirtildiği gibi, asıl ürünle, yani kahve ile ilişkilendirilmiştir. Ayrıca bu renk, koyu ve açık karşıtlığı ile figürün ve dilsel göstergelerin de öne çıkmasına katkıda bulunmuştur.
1987 yılının logosunda ise, iç içe iki daire figürü ve Deniz Kızı aynıdır; ancak renk ve logonun uzantıları gibi görünen yatay biçim yönünden bir değişikliğe gidilmiştir. Bu kez iki adet logotayp, bir amblem ve yine iki adet beş kollu yıldız formu kalın çizgiler çıkarılmıştır. Ayrıca dilsel göstergeler yalınlaştırılmıştır. Bu kez dairesel form içerisinde yalnızca marka adı ve tek bir ürün adı yer almaktadır: Coffee (kahve). İç kısma geçildiğinde, deniz kızı figürünün bir önceki döneme göre daha belirgin çizgilere ve dokuya sahip olduğunu görürüz. Bunun nedeni arka planda kullanılan siyah renktir. Siyah “prestij” ve “ciddiyet” anlamları aktarırken, kavrulmuş kahveye de gönderme yapmaktadır. 1987 logosunda, amblemin çevresine yerleştirilen iki tipografik öğe de son derece belirginleştirilmiştir. Bu kez bir önceki tasarımın tersine, etli, kalın ve daha büyük puntolar tercih edilmiştir. Aradaki benzerlik sadece tekrar eden beyaz renk ve büyük harf kullanımıdır. Bir diğer değişiklik olan renk ise, bundan sonraki dönemlerde aynı kalmıştır, kahverengi, ürünün kendisine gönderme yaparken; yeşil renkse, kahve ağacı veya ağaçcıklarıyla ilişkilendirilmiş olabilir. Ayrıca yeşil, huzur ve güvenin rengidir.
1971 ve 1987 yılları arasında, tasarımdaki bu ilk ve önemli değişikliğe markanın başvuruyor olma nedeni, Schulz’un Starbucks’ 1971 yılında kurmuş olması ve sonrasında büyümeye gitmiş olması olarak açıklanabilir. Bu olumlu ilerleyiş doğal olarak kurumsal kimliğin en önemli parçası olan logo tasarımına da yansımıştır. Görselde ürün olarak sadece ‘coffee’ yazısının yer alışı da, o zamanlar Starbucks markasının sadece kahve ile öne çıktığını belirtmek amacı taşır. Ayrıca ilerleyen dönemlerde de değinileceği gibi, amblem üzerindeki deniz kızına yapılan vurgunun da anlamsal değeri güçlüdür.
1992 yılına gelindiğinde, renk, form ve tipografi açısından bir değişikliğe gidilmediğini görülür. Yapılan tek değişiklik, “deniz kızı” figürün deki detaya yer verilmiş olmasıdır. Bu çerçevede, 1992 yılının logosunu önceki dönemlerle karşılaştırdığımızda, deniz kızına yüklenen önemin artmaya başladığını görürüz. deniz kızı neyi simgeler? Neden logoda kullanılmıştır? Yunan mitolojisinde deniz kızları ya da sirenler “onlara yaklaşan herkesi büyüler; fark etmeden onlara yaklaşan bir daha eve dönemez…”. Bu bağlamda, “deniz kızı” figürü ile, Starbucks’ın bir kere kahvesinden tadanın onun tutsağı olacağı ve asla bir daha bu kahveden vazgeçemeyeceğini mi anlatmaktadır?
2011 yılı logosuna gelindiğinde, yani Starbucks’in 40.yılına gelindiğinde, ilk göze çarpan, önemli değişiklik, dilsel göstergelerin kaldırılmış olmasıdır. Genel olarak tasarımda büyük ölçüde indirgeme (azaltma) söz konusudur. Dairesel form aynı kalmış ancak iç içe geçmiş iki dairesel yapı da yoktur artık logoda. Ayrıca 2011 yılının logosundaki deniz kızı figürünün etrafındaki bir çerçeve bile kullanılmamıştır.
Çerçevenin olmayışı zaten tüketicinin zihninde yaratılan imgenin sağlam ve iyi konumlandırılmış olmasına gönderme yaparken, deniz kızı figürünün Starbucks’ın “gerçek” logosu olduğunun da altını çizmektedir. Tek renk (yeşil) kullanılan tasarım oldukça sadedir. Deniz kızı figürü bir önceki dönemle aynı detayı verir; ancak bu kez tüm alana yayılarak genişletildiği için, göze daha büyük görünmektedir. Ve tasarımın neredeyse tamamını kapsar. Coffee (kahve) dilsel göstergesinin de kaldırılmış olması ise sanırız, Starbucks’da yalnızca kahve satılmamasından kaynaklanmaktadır. Artık Starbucks’da meyve suyu, kek, pasta çeşitleri, sandviçler de satılmaktadır.
Markanın logosundan adının çıkartılması durumu markanın bilinilirliğinin yüksek oluşunun bir göstergesidir. Belli hedef kitleye erişmiş ve önemli ölçüde başarı elde etmiş markalar, artık kurumsal kimliklerini tüketici zihnine de kazımışlardır. Ayrıca Schultz, markanın simgesi haline gelen deniz kızı (siren) figürünü, “ayartıcı bir esrar” olarak tanımlamaktadır. Schultz bu figürü markanın uğuru olarak da görmektedir. Onun bir yerlerden kendilerini seyrettiğini, her zaman şans getirdiğini ve daima marka ile beraber olacağını vurgular.”
Aynı durumda logosunda son dönemde değişikliğe giden ancak bu değişikliği fark ettirmeden gerçekleştiren bir diğer uluslararası marka ise, çok tanınan ve bilinen spor markası Nike’dır.
“Swoosh, spor ayakkabı ve giyim imalatçısı Nike’in simgesidir. Dünyada en çok tanınan marka simgelerinden biridir. Bu simge Carolyn Davidson’in 1971’de Portland Üniversitesi’nde bir grafik tasarım öğrencisi iken yaptığı bir tasarımdır”
1971 yılı tasarımında, dikdörtgen alan içerisine yerleştirildiğini varsaydığımız simge ve logotayp bileşiminden oluşan formun, sol alt köşeden, sağ üst köşeye doğru hareket ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla hem simgenin hem de dilsel göstergenin paralel bir hareketle, aynı doğrultuda ilerlediğini söyleyebiliriz. Yatay bağıntıda simge üzerine konumlandırılan fontta küçük harf kullanımı tercih edilmiştir ve yazı karakteri italiktir. Tüm görselde tercih edilen siyah renk, prestiji ve şıklığı temsil ederken: yatay konumlandırılan simge ve dilsel gösterge (logotayp); kalından başlayarak yukarı doğru incelen biçimiyle hızı, dinamizmi, ileriye doğru bir yapılan bir hamleyi, performansı ve devamlılığı temsil eder. Fontta italik tercih edilmesi ise ayrıca harekete ve hıza gönderme yaparken, siyah kullanımıyla birlikte şıklık ve seçkinlik anlamları pekiştirilmiştir. Yazı karakterinde tercih edilen biçim, söz edilen özellikleri desteklediği gibi ayrıca bağlılığı ve gücü de temsil etmektedir.
Nike markası için 1985 yılında tasarlanan ikinci logonun dilsel göstergesi (logotayp) üzerinde bir değişiklik yapılmıştır. Bu tasarım da, ilki gibi, amblem ve logotype bileşiminden oluşur. Formun düzlem üzerinde kapladığı alan yine dikdörtgen biçimindedir. Dikdörtgenin üst kısmında, büyük harflerden oluşan, koyu-italik ve siyah renkte bir yazı görürüz: NIKE, Markanın adı göze batacak biçimde, şık ve estetik biçimde konumlandırılmıştır. Spor markasına gönderme yaparak, yazının eğimli görünümüyle “hareket” ve “dinamizm” aktarımları eklenmiştir. Logonun alt kısmında yazının üzerine konumlandığı bir sembol (simge) bulunmaktadır. Üst kısımdaki yazı gibi sembol de “hareketlidir” ve “hızı temsil eder; bu bakımdan, dilsel ve görsel göstergeler, arasında bir anlam bütünlüğü vardır. Sembolün hedef kitleye aktardığı diğer anlam ise “güç”, “performans”, “enerji”, “özgürlük” ve “süreklilik”dir.
Markanın adı ve logosunda Yunan mitolojisindeki “zafer tanrıçası” Nike’den esinlenilmiştir. Nike “zafer kazanmaya” gönderme yaptığından spor ile doğrudan ilintilidir. Bu, “hem anlamsal hem de biçimsel olarak uygun ve yerinde bir benzetmedir”. Nike’in kanatlarına ve duruşuna bakın ve Nike’in logotaypının altındaki sembolü anımsayın. “Kendine güven”, “sağlamlık” ve “dayanıklılık” gibi çağrışımlar uyanmıyor mu? İşte bir dizi başka görsel metafor.
Logonun güncel tasarımına göz atıldığında, Nike logosundan dilsel göstergelerin (logotayp) çıkartılmış olduğu görülmektedir. Bu durumda, markanın artık tipografik öğe ile desteklenmeye gereksiniminin kalmadığını söyleyebiliriz. Bunun nedeni, markanın süreç içerisinde önemli ölçüde “güç” “prestij” ve “bilinilirlik” kazanmış olması ve artık tasarımında daha “çağdaş”, daha “sade” bir çizgi, en önemlisi bir öncekinden daha “etkili” bir kimlikle temsil edilmek istemesidir. Çünkü “eskimiş”, “güncelliğini yitirmiş” ancak son derece başarılı ve etkili olarak markayı zihinlerde olumlu biçimde konumlandırmış olan logolar değişseler de marka değerini yansıtmakta aynı derecede de başarılı olacaklardır. Özellikle 50 ülkede işlev gösteren ve 40.yılını kutlayan Nike gibi akılda kalıcılığı zor olmayan, etkili ve başarılı semboller, ortaya çıkışından belli bir süre sonra tüketicinin algısına yerleşmeyi başarmaktadır. Böylelikle logo tasarımında bu tür bir indirgemeye, kurumsal kimlik değişimine kolaylıkla gidebilmektedir. Bu bağlamda Nike’ın logosundaki bu sembolün bir ikona (görüntüsel gösterge) dönüştüğü söylenebilir. Nike ile bire bir örtüşen, gerçeğiyle benzerlik ilişkisi kuran bir göstergedir artık. Nike’ın adının yerini tutmaktadır.
Aynı başarıyla tüketici algısına yerleşen ve birçok ülkede çoğu kişi tarafından bilinen ve hizmet alınan ‘Shell’ logo örneğinde de benzer değişimi görmekteyiz.
1948 ve 1995 yılları arasındaki gelişim ve değişimi değerlendirecek olursak logonun gittikçe sadeleştiğini söyleyebiliriz. Birbirini izleyen tüm tasarımlarda ortak olan; ‘Shell’ firmasının adı, kullanılan semboldür: İstiridye. Bu arada logoda değişmeyen bir başka gösterge ise renklerdir: Kırmızı, sarı.
“Shell” kelimesi ilk olarak 1891 yılında, Marcus Samuel ve Şirketi’nin Uzakdoğu’ya sevk ettiği gazyağının ticari markası olarak kullanıldı. Londra’da kurulu küçük işletme ilk başlarda antika eşyalar ve Doğu’nun deniz kabuklarıyla ilgileniyordu. Samuel 1897’de Shell Nakliyat ve Ticaret Şirketi’ni kurdu. 1904’te bir istiridye, şirket ve marka adına görsellik kazandı. Samuel deniz kabukları ile ilgilendiğinden Uzakdoğu’ya gazyağı taşıyan tankerlerinden her birine farklı bir deniz kabuğunun adı veriliyordu. Güncel amblem 1971 yılında tasarımcı Raymond Loewy tarafından yaratılmıştır. 1915’te Kaliforniyalı Shell şirketi ilk servis istasyonlarını kurdu. Bunların rakiplerin arasından sıyrılmasını sağlaması gerektiğine karar verdi ve Kaliforniyalılara ters gelmeyecek parlak renkler kullanıldı: Bu renkler eyaletin İspanyollarla güçlü bağlantıları nedeniyle kırmızı ve sarı idi”.
Tekrar logotayp’a döndüğümüzde, 1948 yılın dan başlayarak, ilk üç tasarımda büyük harf kullanıldığını, sonrasındaki tasarımlarda ise yazı karakterinin değiştiğini, fontlarda küçülme olduğunu görürüz. Bu değişim, firmanın tüketici kitle üzerinde gitgide bilinilirliğinin artması ve tasarımda sadeleşmeye gidilmesi ile doğru orantılıdır. Yazı karakterleri her dönemde “koyu” olarak tercih edilmiştir ve ilk üç yıl içerisinde ‘deniz kabuğu’ simgesinin ortasına konumlandırılmıştır. Bu dönemlerde yazı, simgenin önüne geçerken; 71 ve 95 yıllarında ise simgenin öne çıkartılması yönünde bir değişikliğe gidilmiştir. Bu durum, yine, kitle algısında, markayı daha kolay zihinlerinde konumlandırmak için uygun bir yöntemdir. Daha önceden de belirttiğimiz gibi, başarılı bir simge kullanımı her zaman akılda kalıcılığı artırır ve bireyin markayı bu sayede daha kolay anımsamasını sağlar.
1999 yılında tasarlanan ve günümüzde de henüz değişikliğe uğramayan Shell’in bu son logosu, önceki 5 dönemin logosundan marka adını çıkartarak farklılık göstermiştir. Nike’in logosunda olduğu gibi, Shell de uzun yıllardır verdiği hizmete paralel olarak, kurumsal kimliğinin en önemli parçası olan logosunun rengi, biçimi ve simgesi ile artık tüketici zihninde belirli bir öneme ve kalıcılığa sahip olmuştur. Uzun yıllardır kullandığı kurum adını temsil eden dilsel gösterge ise kaldırılmıştır. 100 yıldır sektörde tanınan ve hizmet veren kurum artık adıyla değil, kurumu temsil eden bir sembolle de işlevini sürdürmektedir. Çünkü zamanla tüketicinin gözü ve zihni bu iki parçayı birleştirmiş ve artık onları bir bütün olarak algılamaya başlamıştır.
Sonuç olarak benzer nedenlerle, aynı yönteme başvuran bu üç markanın logosundan eksiltilen logotayplar, uzun bir maceranın ardından dönüşüme uğramış ve bu dönüşümde başarılı olmuşlardır. Bu durum, aslında bir bakıma kendiliğinden de oluşagelmiştir. Markaların süreç içerisinde yeterince güç, prestij ve itibar kazanmış olması yapılması planlanan ve istenen değişikliğin destekçisi olmuştur. İncelenen bu örnekler başarıyı yakalayabilmişlerdir, ancak her marka aynı başarıyı yakalama şansına sahip olmayabilir. Örneğin logotaypin çıkartılması bu markalar üzerinde olumlu etki yaratırken, aynı bilinilirliğe, başarıya ulaşmayan ve de simgesel olarak kitle algısında kalıcılığı sağlayamayan başka markalarda benzer olumlu etki yaratılamayabilir.
Ancak kim aşağıdaki logoları ve onların temsil ettikleri markaları tanımaz? Bu markaların tüketicilerin zihinlerinde çağrışım yaratabilmeleri için yazıya, dilsel göstergeye ya da logotaypa gereksinimi var mıdır?
“Yapılan incelemelerde kurumsal kimlik tasarımı için, yalın, dinamik ve elegan olmak üzere üç tip genel yaklaşım olduğu görülebilir. Dinamik yapılar çok renkli, yalın yapılar açık renklerin, “elegan” yapılar daha çok siyah renklerin hâkim olduğu bir kompozisyon içinde şekillenmektedir. Tasarımcılar bu özellikleri dikkate alarak tasarladığı ürünün yapısına benzer örnekleri inceleyerek benzer karakteristikleri kendi tasarımına taşımalıdır” Bu bağlamda, Nike, Playboy logoları “elegan, “şık” bir yapıda iken, Apple ve Starbucks’in logoları “yalın” yapıda tasarımlardır. Tüm bu tasarımlar kurumsal kimlik aktarımı açısından son derece başarılıdır ve amaçlarına ulaşmışlardır. Çünkü bilindiği gibi, görsel göstergeler, görsel ileti ya da bir başka deyişle görsel dil daha etkilidir; daha kolay iletişim kurar.
KAYNAKLAR
Özcan Oğuzhan, İnteraktif Medya Tasarımında Temel Adımlar, İstanbul, Pusula Yayınları, Şubat 2008.
Peltekoğlu Filiz Balta, Halkla İlişkiler Nedir?, Beta Yayınları, İstanbul, 2001.
Vardar Nükhet, “Bana Yeni Bir Ben Lazım”;
Marketing Türkiye Dergisi, 2004, says: 60. Homeros, Odysseia Destant, in Philip Wilkin son, Neil Philip, Mitoloji, İstanbul, İnkilap Yay. 2010.
http://www.starbucks.com/search?keywords=who+is+siren
http://tr.wikipedia.org/wiki/Swoosh http://tdkterim.gov.tr/bts/
http://elfarcher1.blogspot.com/2008/03/nikelogo.html
http://www.shell.com.tr/home/content/tur/ aboutshell/who_we_are/history/history_logo/ http://www.logohikayeleri.com/2010/08/starbucks.html
DİPNOTLAR:
1. Filiz Balta Peltekoğlu., Halkla İlişkiler Nedir?, İstanbul, Beta Yayınları, 2001, s.375.
2. http://tdkterim.gov.tr/bts/
3. Nükhet Vardar, “Bana Yeni Bir Ben Lazım”, Marketing Türkiye Dergisi, 2004, sayı: 60 .s.23
4. http://www.logohikayeleri.com/2010/08/starbucks.html
5. Bkz., Homeros, Odysseia Destanı, in Philip Wilkinson, Neil Philip, Mitoloji, İnkılap Yay., 2010, s.72.
6. Bkz., http://www.starbucks.com/ search?keywords=who+is+siren
7. http://tr.wikipedia.org/wiki/Swoosh
8. http://elfarcher1.blogspot.com/2008/03/nike-logo.html
9. http://www.shell.com.tr/home/content/tur/aboutshell/who_we_are/history/history_logo/
10. Prof.Dr.Oğuzhan Özcan, İnteraktif Medya Tasarımında Temel Adımlar, Pusula Yayınları, Şubat 2008, İstanbul, ss: 112-113